Öğrencilik hayatınızda muhtemelen ya benzer cümleler sarf etmiş ya da sarf edenleri duymuşsunuzdur. Hele bir de eğitimciyseniz herhalde bu soruyu duymayanınız kalmamıştır. Peki sizce bu soruya nasıl cevap vermeli?
Bu klasik soruya verilen yanıt, o an öğretmenin içinde bulunduğu psikolojik duruma veya sorunun hangi niyetle sorulduğuna göre değişebilir. Öğretmen bu sorunun sorulma sebeplerini düşündüğünde; kendine ve emeğine saygısızlık olarak görebilir, otoritesine meydan okunulduğunu düşünebilir ve kendini, mesleki yeterliliğini ve öğretmen olarak inandırıcılığını sorgulayabilir.
Ancak, aslında bakıldığında hakikaten ciddiye alınması gereken bir sorudur. Şöyle düşünelim; hayatımıza katmak istediklerimiz, öğrenmek istediklerimiz, kendimizi geliştirmek istediğimiz alanlar var, hedeflerimiz var ve onlara ulaşmak için çalışırız; yani araç ve amaç çoğu zaman bellidir. Öğrendiklerimizin ve yaptıklarımızın bize yararlı olmasını isteriz. Öğrencilerin düşünme tarzlarına de böyle bakamaz mıyız? Ya da en basitinden şüphe ve merak duygusu ile sorma gereği hissetmiş olamazlar mı?
Eğer öğretmen ciddi bir şekilde bu soruyu yanıtlarsa neler olabilir?
• Öğrenciler, okul içi yapılan etkinlikler ile okul dışındaki yaşamları arasındaki bağlantıları açıkça gördüklerinde, öğrenmek için daha çok motive olurlar.
• Öğretmeni, kendilerini ciddiye alıp bu soruyu cevapladığı için kendi tutumlarını ve önyargılarını gözden geçirmelerine yardımcı olur.
• Aynı zamanda öğretmen bu hareketiyle öğrencilerini derin düzeyde eleştirel düşünmeye yönlendirir.
Öğrencilerin bu soruyu sorma amacı her ne olursa olsun öğretmenden gelecek iyi bir yanıt bu anlamda önemlidir.
O Halde Bu Soru Nasıl Yanıtlanabilir?
Sınıfta verilen örneklerin ve yapılan etkinliklerin hangi becerileri geliştirdiğini anlatmak ve ardından bu becerilerin mesleki karşılıklarından söz etmek çoğu zaman etkilidir. Çoğu öğrenci, daha mesleklere ulaşmadan sadece becerilerin anlatıldığı bu bölümde kendilerini yeterince önemli hissetmeye başlayacaklardır.
Öğrenciler çoğu zaman daha basit örnekleri duyduklarında da şaşırırlar. Örneğin; Edebiyat derslerindeki kitap özetlerinin ve yapılan münazaraların, ilerde anne babalarıyla girişecekleri özgürlük savaşlarında tezlerini anlatırken işlerine yarayacağını; geometri derslerinin onları ev tamiratlarında ve inşaat işlerinde daha becerikli yapacağını; sosyal bilimlerin onların iş girişimleri için cesaretlendireceğini bilseler kim bilir bakış açılarındaki değişikliklerin neler olabileceğini?
Bir başka deyişle, ders ya da konu ne olursa olsun gerçek hayatla bağlantı kurmak öğrencilerle daha anlamlı ve yönlendirici konuşmalar yapabilmeye olanak verecek; anlatılan dersin de değerini yükseltecektir. Unutulmamalıdır ki, öğrencilerle gerçekleştirilen her konuşma, içeriği her ne olursa olsun genç birinin hayatta güzel işler başarmasına neden olacaktır ve bu bir eğitimcinin sahip olabileceği en önemli fırsattır.
Hazırlayan: İrem Gökler