9 Ekim Çarşamba, 2024
spot_img
spot_img
spot_img
spot_img
spot_img

İnsanları Değerlendirirken İçinde Bulundukları Durumu Hafife Alıyoruz!

Araştırmacılar, davranışları ve sebeplerini ilişkilendirmemizle ilgili temel bir sorun tespit etti. İnsanların davranışlarını açıklarken genellikle içinde bulundukları vaziyetin etkisini hafife alırız ve kişinin davranışını kişilik özellikleri ile ilişkilendiririz.

Sizce davranışlar ve nedenleri arasında bağlantı kurma (ilişkilendirme) konusunda ne kadar iyiyiz?

Araştırmacılar, davranışları ve sebeplerini ilişkilendirmemizle ilgili temel bir sorun tespit etti. İnsanların davranışlarını açıklarken genellikle içinde bulundukları vaziyetin etkisini hafife alırız ve kişinin davranışını kişilik özellikleri ile ilişkilendiririz. İnsanların davranışlarını açıklarken durumu hafife almaya temel ilişkilendirme hatası (Ross,1977) denir. Örneğin hızlı araç kullanan birisinin agresif bir sürücü olduğu sonucuna hızlıca varıyorsak temel ilişkilendirme hatası yapıyor olmamız muhtemeldir. Belki de sürücü çocuğunun doğumuna yetişmeye çalışıyordur. Benzer şekilde, insanların tökezledikleri için değil sakar oldukları için düştüğünü, dost canlısı görünmek için değil mutlu oldukları için gülümsediğini veya önemli bir toplantıya geç kaldıkları için değil agresif olduklarından hızlı gittiğini düşünebiliriz.

Temel ilişkilendirme hatasının gözlemlendiği çalışmalardan birinde Edward Jones ve Victor Harris (1967) Duke Üniversitesi öğrencilerine Küba lideri Fidel Castro’yu destekleyen ve eleştiren münazara metinlerini okuttu. Öğrencilere konuşmayı yapan kişinin Castro’ya karşı tutumunun ne olabileceği sorulduğunda, öğrenciler konuşma metinlerinin konuşan kişinin kendi tutumunu yansıttığını varsaydılar. Yani kişi münazara sırasında Castro’yu destekleyen bir konuşma yaptıysa, metni okuyan öğrenciler konuşmacının gerçekten Castro’yu desteklediğini düşündüklerini belirttiler. Peki, münazara sırasında tarafların neyi savunacağına münazara koçunun karar verdiği bilgisi öğrencilere verilince varsayımları değişmiş midir, ne dersiniz? Öğrenciler yine de konuşmacıların savundukları argümanların konuşmacıların kendi düşüncelerini yansıttığını iddia ettiler. Yani münazara sırasında tarafların neyi savunacaklarını seçme şansı olmadığını bilmelerine rağmen kararları değişmedi. Kısaca konuşmacıların içinde bulundukları durumu görmezden gelerek temel ilişkilendirme hatası yaptılar.

Diğer insanların davranışlarını açıklarken temel ilişkilendirme hatasına düşeriz. Öte yandan, genellikle kendi davranışlarımızı açıklarken içinde bulunduğumuz durumu göz ardı etmeyiz. Örneğin Ian ve Rosa tartıştığı sırada Ian kendi davranışını “Her şey ters gittiği için kızgındım.” şeklinde açıklarken, Rosa aynı davranışı “Ian öfkeli birisi olduğu için düşmanca davrandı.” şeklinde yorumlayabilir. Kendimizden bahsederken tipik olarak davranışlarımızın nedenlerini açıklayan fiiller kullanırız (“Birisi…… yaparsa sinirlenirim.”). Diğer insanların davranışlarını anlamlandırmaya çalışırken genellikle kişiyi sıfatlarla tanımlarız (“O, kötü birisi.”) (Fiedler et al., 1991; McGuire & McGuire, 1986; White & Younger, 1988).

Temel İlişkilendirme Hatası Neden Önemli?

Temel ilişkilendirme hatası önemlidir çünkü açıklamalarımızı temelden etkiler. Britanya, Hindistan, Avustralya ve Amerika Birleşik Devletleri’ndeki araştırmacılar insanların yaptıkları ilişkilendirmelerin yoksul ve işsizlere karşı tutumlarını belirlediğini buldular (Furnham, 1982; Pandey et al., 1982; Skitka, 1999; Wagstaff, 1983; Weiner et al., 2011). Çalışmada yoksulluğu ve işsizliği tembellik gibi karakteristik özelliklere bağlayanların yoksul ve işsiz insanlara sempati duymayan politik görüşleri benimsemeye daha yatkın oldukları bulundu. Bu tip ilişkilendirmeler, davranışı kişinin mizacına ve karakterine bağlar. Öte yandan çalışma, yoksul ve işsiz insanların yaşadıklarını içinde bulundukları durum ile değerlendiren insanların yoksul ve işsizlere doğrudan destek sunan politik pozisyonlarda bulunma eğiliminde olduklarını ortaya koydu. Yani bana yoksullukla ilgili açıklamanı söyle, sana politik görüşünü söyleyeyim.

Peki, ilişkilendirme hatasının farkında olmaktan faydalanabilir miyiz?

Yazar bir keresinde fakültede bir pozisyon için bazı mülakatlara yardım ettiğini anlatıyor:
“Bir adayla altı kişi birlikte mülakat yaptık ve her birimiz ikişer üçer soru sorduk. İlk mülakattan “Ne kadar katı ve garip bir insan.” diye düşünerek uzaklaştığımı hatırlıyorum. İkinci adayla özel olarak kahve içerken tanıştım ve hemen ortak bir yakın arkadaşımız olduğunu keşfettik. Konuştukça onun ne kadar sıcak ve çekici bir insan olduğuna daha fazla ikna oldum. Fakat sonrasında temel ilişkilendirme hatasını hatırladım ve analizimi tekrar değerlendirdim. Kişilerin sert ve sıcak davranışlarını onların karakterlerine bağlamıştım. Oysa bu davranışlar kısmen mülakat koşullarındaki farklılıklardan kaynaklanıyordu.”

Yani temel ilişkilendirme hatası yapmış olma ihtimalinin farkında olan ve düşüncelerini analiz edebilen kişi, yanlış yargılara varmaktan kaçınır ve insanları gerçekten anlamak için çabalar. Şimdi temel ilişkilendirme hatasını bilmenin çocuğumuzla olan ilişkimizde nasıl iyi pratikler doğurabileceğini bir görselle örnekleyelim:

Myers, David G. & Twenge, Jean M. (2018). Exploring Social Psychology, The fundamental attribution error. (8th ed., pp. 47-54). NY: McGraw Hill.

Kapak görseli

Davranış örneği görseli

Hazırlayan: Günkay Orhan

İlgili Yazılar

spot_img

Son Yazılar