26 Aralık Perşembe, 2024
spot_img
spot_img
spot_img
spot_img
spot_img

Anne-Çocuk Sevgisi Laboratuvar Koşullarında İncelenebilir Mi?


Hint şebekleri ile yapılan bir araştırma gösteriyor ki çocuklarınızı onların sadece fiziksel ihtiyaçlarını karşılayarak yetiştiremezsiniz.

“Sevginin” insanın kişiliğini ve sosyal davranışlarını ne ölçüde değiştirdiğini araştırmak 20. yüzyılın ortalarına doğru epey bir sükse yapmıştı.

Harry Harlow adındaki Amerikalı primatolog annenin kendisi tarafından beslenmeyen, yiyeceğini yazının ilerleyen bölümlerinde bahsedeceğim şekilde temin etmek zorunda kalan bebek maymunların anne sevgisi ve ilgisi olmadan hayatta kalamadıklarını öne sürmüştü. Davranışçılar (Zihni, duygu ve düşünceleri tamamen konu dışı bırakarak insan ve diğer canlıları davranışları ve çevre ile olan ilişkileri üzerinden irdeleyen bir yaklaşımdır. ) ve psikanalitik yaklaşımları benimseyen araştırmacılar arasında bir bebeğin annesine olan bağlılığının nedenleri ve bu mekanizmanın nasıl işlediği üzerine ciddi anlaşmazlıklar yaşınıyordu. Şöyle ki, bu bağlanma mekanizmasını biraz olsun aydınlatmak umuduyla bir bebek için en önemli olan iki unsura odaklanmakta karar kıldılar. Besleme ve yemek. Neticesinde eğer anne bebeğini emzirirse, bebek anneyi yemek ile ilişkilendirecek ve anneye olumlu hisler besleyecekti. Bu noktada araştırmacıların bebeklerin herkesin bildiği Pavlov’un meşhur köpeğinin yaşadığı türden bir klasik koşullanma yaşadığını düşündüklerini görüyoruz. Harlow insan bebeklerin de duygusal seviyesi oldukça düşük bu davranışı gösterip göstermediklerini merak ediyordu. Bunun sonucunda “tel anne ve kumaş anne” adını verdiği ünlü deneyini uygulamaya koydu. Bu deneyde şu önemli soruya cevap arıyordu: Sevginin doğası nedir?

Fotoğrafın sol tarafında gördüğünüz Harlow’un “tel anne” adını verdiğimiz sahte anne. Burada bir uyarı yapmak gerekiyor ki bu deneyde kullanılan bebek maymunlar doğdukları andan itibaren annelerinden ayrılmışlar. Anlayacağınız o ki, gerçek bir anne sıcaklığı ve sevgisi olmadan büyütülmüşler. Tel anne sizlerin de gördüğü üzere oldukça ürkütücü bir modern sanat eseriymişçesine tuhaf bir suratla ve bebek maymunun süt emmesini sağlayan sahte bir meme ucuyla kafesin sol tarafına yerleştiriliyor. İnsanın baktığı zaman duygusal anlamda bir sıcaklık kuramadığı türden bir “tel anne”. Kafesin sağ tarafına ise emzirmek için bir memesi olmayan, yani süt veremeyen ama sevimli bir yüzle yumuşak kıyafetler giyen “kumaş anne” yerleştiriliyor. Durumu özetlemek gerekirse, bebek maymun eğer acıkırsa ve beslenmesi gerekirse “tel anne”nin yanına gitmek zorunda kalıyor. Karnını doyurduktan sonra ise kafesin sağ tarafına geçip “kumaş anne”sine sarılmayı tercih ediyordu.

Bebek maymunların korktukları durumda ne yapacaklarını merak eden Harlow, kafasını sağa sola korkunç bir şekilde sallayan ve keskin dişleri olan metal bir robotu kafesinin kapısını açtığı bebek maymuna göstererek onu korkutmayı başarıyor. Bebek maymun ne yapıyor dersiniz? Bir an bile tereddüt etmeden “kumaş anne”sine koşuyor ve ona sarılıyor. Onu besleyebilen herhangi bir ekipmanı olmasa da “kumaş anne” yumuşak elbisesi ile bebek maymunu sakinleştirebiliyor, korku duyulan bir anda ona güven verecek bir “anne” oluyordu. Hatta deneyin diğer aşamalarında “kumaş anne”sini görebilmesi için küçük bir pencereyi açması gereken bebek maymunun her saat başı kapıya gidip küçük penceresini açarak “kumaş anne”sine bakmaya çalıştığını gördüler. Bu deney ebeveyn sevgisi ve ilgisine olan bakış açımızı tamamen değiştirebildiği gibi oldukça ünlü bir davranış bilimcisi olan John Watson’ın şu sözlerini de çürütmeye yetiyor da artıyor: “Çocuklarla ilgilenmenin mantıklı bir yolu var. Onlara genç yetişkinlermiş gibi davranın… Onlara asla sarılmayın ve onları öpmeyin, asla kucağınıza oturmasına izin vermeyin… Sabahları onlarla el sıkışın. Verdiğiniz zor bir görevde olağanüstü bir sonuç çıkarması durumunda kafasına yavaşça birkaç kere vurun. ”

Bu deneyden çıkaracağınız sonuç şu ki: Çocuklarınızı sadece fiziksel ihtiyaçlarını karşılayarak büyütemezsiniz. Onların fiziksel ihtiyaçlarını karşılamanız gerektiği gibi duygusal anlamda da desteklemelisiniz ki sağlıklı yetişkinler olarak büyüyebilsinler. Aşağıdaki videoda ingilizce altyazı ile Harlow’un deneyini izleyebilirsiniz.

Buradan çevrildi ve derlendi: Three Lessons from Wire Mother

Hazırlayan: Sıla Özeren

İlgili Yazılar

spot_img

Son Yazılar